İŞİTME ENGELLİ ÇOCUKLARIN EĞİTİMİNİNDE KULLANILAN DOĞAL İŞİTSEL SÖZEL YAKLAŞIM

İŞİTME ENGELLİ ÇOCUKLARIN EĞİTİMİNİNDE KULLANILAN DOĞAL İŞİTSEL SÖZEL YAKLAŞIM (NATURAL AUDITORY ORAL APPROACH – NAO ) İşitme engelli çocukların eğitiminde kullanılmakta olan çeşitli yaklaşımlar, işaret desteği alan ve işaret desteği almayan yöntemler olarak

İŞİTME ENGELLİ ÇOCUKLARIN EĞİTİMİNİNDE KULLANILAN DOĞAL İŞİTSEL SÖZEL YAKLAŞIM

(NATURAL AUDITORY ORAL APPROACH – NAO )
İşitme engelli çocukların eğitiminde kullanılmakta olan çeşitli yaklaşımlar, işaret desteği alan ve işaret desteği almayan yöntemler olarak başlıca iki ana bölüm içinde yer almakta ve yine kendi aralarında farklılıklar göstermektedir. Bu yöntemler aşağıdaki şekilde özetlenebilir. (Tüfekçioğlu, 1998)
İşaret Kullanan Yöntemler
• İşaret Dili
• Parmak Alfabesi
• Tüm İletişim
• İpuçları ile Konuşma
Sözlü Dil Kullanan Yöntemler
• Oral Yöntem/Yapılandırılmış Sözel Yöntem
• van Uden Sistemi
• Akupedik Yaklaşım/ İşitsel-Sözel Yaklaşım (AVT)
• Doğal İşitsel-Sözel Yaklaşım
Günümüzde gerek yenidoğan işitme taramalarının giderek yaygınlaşıyor olması, gerekse işitme engelli çocukların erken yaşta uygun şekilde cihazlandırılmaları, bu çocukların “sağır ve dilsiz” olarak nitelendirilen, toplumsal hayata katılmaları neredeyse imkansız, sadece kendi aralarında iletişim kurabilen bireyler yerine toplumsal hayata gerek sosyal gerek duygusal olarak entegre olabilen, içinde bulunduğu çevreye uyum sağlayabilen ve en önemlisi sözel iletişim kurabilen bireyler olabilmelerine olanak sağlamaktadır.
İşitme engelli çocuklar, her ne kadar uygun şekilde cihazlandırıldıklarında işitme seviyeleri daha iyi duruma gelse de işitmeleri normal işiten bireylerden farklı olacaktır. İşitme, konuşma becerisinin ön şartı olduğundan, işitmenin normalden farklı olması konuşma becerilerinin de farklı ve yavaş gelişmesi anlamına gelmektedir. Bu yüzden işitme engelli çocuklar, erken yaşta tanılanıp cihazlandırıldıktan sonra bir işitme konuşma eğitim programına devam etmelidirler. (Tüfekçioğlu, 1998)
Vygotsky’e göre çocuğun yüksek düzey bilişsel işlevleri, çevresindeki önemli kişilerle kurduğu kültürel etkileşimle başlar. Çocuk, kendisine göre daha çok bilgisi, deneyimleri ve yetenekleri olan yetişkinlerin yardımı ile düşüncelerini nasıl işlemleyeceğini, yapacağı işlerin kültürel açıdan kabul edilebilir olup olmadığını ve bunların nasıl yapılması gerektiğini öğrenir. Çocuk ve yetişkinin bu etkinlik ve etkileşimleri Yakınsal Gelişim Alanı (Zone of Proximal Development) olarak tanımlanan bölgede gerçekleşir. Vygotsky, yetişkinin ve çevrenin bilgisi yani çocuğun potansiyel gelişimi ile çocuğun gelişim düzeyi arasındaki mesafeyi tanımlamak için kullandığı Yakınsal Gelişim Alanı kavramı ile çocuğun öğrenebilme kapasitesine ve bu kapasitenin kullanılabilir hale gelmesi için çevreyle olan ile etkileşimin önemine vurgu yapmıştır. Buradan yola çıkılarak, bir yüksek düzey bilişsel işlev olan dil kullanım becerisinin çocuğun çevreyle olan etkileşiminin sonucunda geliştiğini söyleyebiliriz (Maviş, 2006).
Doğal İşitsel Sözel yaklaşıma göre de çocuk dili çevresindeki yetişkinlerle anlamlı ilişkiler kurarak edinir (Turan, 2010). Dil edinme yetileri normal işiten çocuklardan farklı olmayan işitme engelli çocuklar da dili onlara iletişime girmeleri için fırsatlar yaratılması ile edinmektedirler. Yani işitme engelli çocukların “doğal” yoldan konuşmayı edinmesi temel alınmıştır. Doğal işitsel-Sözel Yaklaşım terimi içinde “Doğal” sözcüğünün kullanılmasını Clark şu sözleri ile açıklamıştır: “Sözlü dilini yeterli düzeyde geliştirmiş olan yaklaşık tüm işitme engelli genç bireylerin ortak özelliği, çok az bir işitme kalıntısını dahi tam kapasitede kullanmayı, normal bir konuşma hızında sunulan normal, doğal dil ile sarıldıkları bir ortam içinde öğrenmiş olmalarıdır.” (Clark, 1989, akt. Tüfekçioğlu, 1998).
İşitme engelli çocukların eğitimi alanında uzun yıllar çalışmış olan Clark, Doğal işitsel-Sözel Yaklaşımı yorumlarken kimi zaman “doğal ” sözcüğü yerine doğal iletişimi vurgulamak amacıyla “etkileşimci” terimini dahi kullanmakta ve bu yöntemi kastederek “Etkileşimci İşitsel Sözel Yaşam Biçimi” terimini kullanabilmektedir. Bu terimle ilgili olarak şu açıklamayı yapmıştır: ” … bu sözcükler… işitme engelli çocuklarla yapılacak bir çalışmadaki yöntemi değil, onlar için bir yaşam biçimini betimlemektedir.” (Clark, 1989, akt. Tüfekçioğlu, 1998).
Doğal İşitsel Sözel yaklaşımda işitme engelli çocuklar erken dönemde teşhis edilip cihazlandırıldıktan sonra ailelerin de katılımını içeren ve normal işiten çocuğun konuşma dilini edinirken izlediği süreci takip eden eğitimler düzenlenir. Aile ve çocuğun eğitim süresince etkileşimi gözlenir ve evde bu etkileşimi nasıl daha verimli bir hale getirecekleri örneklerle açıklanır (Clark, 2006).
Normal işiten çocuklar gibi işitme engelli çocukların da çevresel sesleri işiterek konuşma becerisini edineceğini öneren Doğal İşitsel Sözel yaklaşımda işitmenin öğrenilmesi yaklaşımın önemli bir kısmını oluşturur. Eğitimler aileler ile birlikte yürütüldüğü için aileler çocuklarının dinleme becerilerinin gelişmesi için 3 noktaya önem vermelidirler.
1. Çocuklarının duyabildiğine ve dinlemeyi öğrenebileceğini kavramak
2. Çocuklarının iştme cihazı ya da koklear implantlarına iyi bakım yapmaları gerektiğini kavramak ve mümkün olan her durumda çocuklarının çift taraflı olarak işitebiliyor olmalarını sağlamak
3. Uygun dinleme ortamını nasıl yaratacaklarını öğrenmek (Clark, 2006)
Doğal işitsel sözel yaklaşımda çocuğun işitme potansiyelinin tümünü kullanması esastır ve aile öncelikle çocuğun potansiyelin farkına vardırılmalıdır. Ailelerin çocuklarının gerçekten işitebiliyor olduğunu kavramaları zaman alıcı olabilir. Özellikle çocuğun yeni cihazlandırıldığı dönemde ailelerin bunu kavraması çok zor olabilir. Böyle durumlarda bakıcı- çocuk ilişkilerinin olduğu video kayıtlarının profesyoneller tarafından değerlendirilmesi faydalı olacaktır, ailelerin kaçırdıkları bazı ipuçları bu şekilde yakalanabilir. Bu da ailenin inancını ve motivasyonunu artıracaktır (Clark, 2006).
Ailelerin çocuklarının işitebiliyor olduğunu kavraması için bir kaç örnek durumun onlarla paylaşılması faydalı olacaktır.
• Çocuk bir ses duyduğunda yaptığı şeyi bırakıp duruyor mu?
• Çocuk “ bu da neydi?” der gibi bakıyor mu?
• Çocuk duyduğu fakat görmediği bir sesi taklit etmeye çalışıyor mu?
• Çocuk duyduğu bir kelime ya da cümleyi göz kontağı kurmadan tekrar etmeye çalışıyor mu?
• Çocuk, kapı zili, telefon sesi ya da herhangi bir sese yöneliyor mu?
• Çocuk doğru bir perdeden, vurgulu ya da ritimli sesler çıkarıyor mu?
Çocuğun dinleme becerilerinin gelişebilmesi için ortak ilgi oluşturma ve sıra alma becerilerinin gelişmiş olması unutulmamalıdır. Bu konuda alan çalışanlarına önemli bir görev düşmektedir, çünkü çocuk çocuğun dinleme becerilerinin birden gelişmeyeceğini bunun zaman alan bir süreç olduğunu, ailenin davranış biçimlerini her daim kontrol altında tutmaları gerektiğini onlara aktaracak olan kişiler bunlardır (Clark, 2006).
Günümüz dünyasının gürültülü olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Biz yetişkinler bu gürültü ile nasıl başa çıkacağımızı öğrenmiş oluyoruz ve neyi dinleyip neyi dinlememiz gerektiğini öğreniyoruz. Ancak çocuklar için durum farklı, işitme engelli olsun olmasın, çocuklar neyi dinlemeleri gerektiğini öğrenmeledirler. Bu yüzden özellikle erken dönemdeki eğitimlerde ve evde aile içi iletişimde gürültüsüz dinleme ortamlarının yaratılması çocukların işitmelerini iyileştirmede büyük önem taşıyor. Ortamın gürültüden arıldırılmasının mümkün olmadığı durumlarda ise FM sistemlerinin kullanılması gerekmektedir. Mümkün olan her durumda hem işitme cihazlı hem de implantlı çocuklarda FM sistemlerinin kullanılması çocuğun işitme kalitesinin artmasına büyük katkı sağlayacaktır. Konuşma sırasında sıra almada deneyimsiz dinleyicinin dinleme becerilerinin gelişmesi için önemlidir. Çocuklar için aynı anda konuşan iki kişinin yanında bulunmak fazlasıyla kafa karıştırıcı olabilir, çünkü çocuk kimi takip edeceğini şaşıracaktır (Clark, 2006).
Çocukların çevresel seslere karşı farkındalık geliştirmesi önemli bir etkendir. Çocuk nelerin ses çıkardığının yanında nelerin ses çıkarmadığını da öğrenmelidir. Böylece, günlük hayattaki seslere de normal tepkiler verebilmeyi öğrenir. Çevresel seslere farkındalık geliştirmek için aileler, “Bunu duydun mu?”, “O ses de neydi?” gibi cümleleri günlük oyun rutinlerine eklemeleri önemlidir. Bunun yanında aile bireylerinin işitme engelli çocuğa yüksek sesle konuşması hatta bazı durumlarda bağırarak konuşmasının çocuğun gelişimine bir katkı sağlamayacağı gibi zararı olacakır, çünkü çocuk normal konuşma seslerini dinlemeyi öğrenmek yerine yükses sesleri dinlemeyi öğrenecektir. Çocuğun çevre seslerini öğrenmesi için ses çıkaran oyuncakaların kullanılması gibi bir zorunluluk yoktur, eğer çocuğun sevdiği bir takım sesli oyuncaklar varsa bunlar tabi ki oyunlarda kulanılmalıdır ancak çocuğun dil gelişimi için böyle bir zorunluluk yoktur, çünkü hayat zaten pek çok ses içermektedir. Müzik aktiviteleri tüm çocuklar gibi işitme engelli çocuklara büyük fayda sağalayacaktır. Şarkı söylemek, müzikle dans etmek ya da basit enstrümanlar çalmak dinleme becerilerini ve ritm duygularını geliştirecektir (Clark, 2006).
Doğal işitsel sözel yaklaşıma göre,
• Yetişkinin abartılı ağız hareketleri kullanması
• Abartılı mimiklerin kullanımı
• Bilinçli olarak dudaklara dikkat çekilmesi “dinle” yerine “izle” kullanılması
• Çocuğun ismini söyleyip çağırmak yerine dokunmak
• Günlük hayatta kullanılmayan davranış ya da işaret dilinin kullanımı
• Dinleme yerine izlemeyi teşvik eden abartılı vücut dili kullanımı
gibi davranışlar işitme cihazlarının kullanılmadığı dönemlerden kalan alışkanlıklardır ve bunlardan kesinlikle kaçınılmalıdır (Clark, 2006).
KAYNAKÇA
Clark, M. (2006). A Practical Guide to Quality Interaction with Children Who Have a Hearing Loss. Oxfordshire: Plural Publishing.
Maviş, İ. (2006). Çocukta Dil Edinim Kuramları. S. Topbaş içinde, Dil ve Kavram Gelişimi (s. 31-60). Ankara: Kök Yayıncılık.
Turan, Z. (2010). An Early Natural Auditory-Oral Intervention Approach for Children with Hearing Loss: A Qualitative Study. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri , 1731-1756.
Tüfekçioğlu, Ü. ( 1998, Güz). İÇEM’de Uygulandığı Şekli ile Doğal İşitsel-Sözel Yaklaşım Nedir? Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi , s. 113-123.